İsrail’in hedefli hava saldırısında yaşamını yitiren iki Al Jazeera muhabiri ve diğer gazetecileri anmak için yüzlerce kişi bir araya geldi.
Katar merkezli medya kuruluşu, Anas al-Sharif, Al Jazeera muhabiri Mohamed Qreiqeh ve dört diğer gazetecinin ölümlerini “hedefli suikast” olarak nitelendirerek, İsrailli yetkilileri kışkırtıcılıkla suçladı. Al-Sharif’in ölümü, hem ağın hem de muhabirin yalanladığı iddialarla ilişkilendirildi.
Yapılan açıklamada, “Anas ve arkadaşları, Gazze’nin içinden dünyaya ulaştırılan son bağımsız seslerdi ve insanların acı gerçeğini olduğu gibi aktarıyorlardı,” denildi.
Bu, 22 aylık savaş süresince bir gazetecinin öldürülmesinin ardından İsrail ordusunun sorumluluğu hızla üstlendiği ilk olay oldu. Gözlemciler, bu durumu modern zamanların gazeteciler için en ölümcül çatışması olarak nitelendiriyor.
Gazeteciler Sendikası’ndan Ahed Ferwana, gazetecilerin kasıtlı olarak hedef alındığını belirtirken, uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. Al-Sharif, savaşın patlak vermesinden birkaç gün sonra Al Jazeera için çalışmaya başlamıştı.
Al-Sharif, insanların açlık nedeniyle yavaşça öldüğünü aktarırken, arkasındaki bir kadının açlıktan bayıldığını görünce gözyaşlarına boğulmuştu. Bu olay, İsrail’in gazetecileri militan olarak etiketleme alışkanlığını sorgulatan bir gelişme olarak kaydedildi.
Uluslararası medya, savaş boyunca Gazze’ye girişte sıkı kısıtlamalarla karşılaştı. Al Jazeera, bölgedeki günlük yaşamı aktaran az sayıda medya kuruluşundan biri olarak dikkat çekiyor.
Al-Sharif’in ölümü, Birleşmiş Milletler uzmanları ve Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından, İsrail’in onu hedef aldığına dair yapılan açıklamaların ardından geldi. BM, gazetecilere yönelik hava saldırısını uluslararası insani hukukun ağır bir ihlali olarak kınadı.
