19 Eylül 1961’de, ABD’deki bir çift, tatilden dönerken gökyüzünde parlayan bir ışık gördü.
Barney ve Betty Hill, bu ışığın peşinden, sakin ve ıssız bir yolda ilerlerken, üzerlerinde süzülen garip bir araca tanık oldular.
İkili, üzerlerine doğru yaklaşan insan benzeri figürleri görünce panikleyerek kaçmaya karar verdi.
Evlerine beklenenden saatler sonra döndüklerinde, kendilerini tuhaf hissederek, belleklerinde önemli boşluklar olduğunu fark ettiler.
Betty, eşyalarını kapının yanına bırakmaya insist etti; Barney ise cinsel organlarını kontrol etme ihtiyacı hissetti. İkisini de etkileyen garip olayların ardından, Barney’ın ayakkabıları yıpranmış, dürbün kayışı kopmuş ve her ikisinin de saatleri bozulmuştu. Betty’nin elbisesi ise yırtılmış ve üzerinde pembe bir toz kalmıştı.
Detayları hatırlayamamalarına rağmen, ikili, hafızalarında kalan bu tuhaf anıların bir uzaylı karşılaşması olduğuna inanıyordu.
Bir psikiyatrist tarafından hipnotize edilen çift, birbirleriyle tutarlı detaylar aktardı. Hipnoz altında, insan benzeri fakat dünya dışı figürler tarafından tıbbi muayene edildiklerini anlattılar.
Pskiyatrist, ikilinin yalan söylemediğinden emindi, ancak bu durumu ortak bir yanılsama ya da benzer bir halüsinasyon olarak değerlendirdi.
İddia edilen kaçırılma olayından sonraki yıllarda, Betty, kaçıranları kısa, siyah saçlı erkekler olarak tanımladı.
Ancak, bilim kurgu dizisi The Outer Limits’ın yayınından 11 gün sonra, Barney’ın hipnoz altında verdiği tanım, dizideki uzaylılara fazlasıyla benzerlik gösterdi.
Yine de, bu hikaye dünya çapında geniş bir ilgi uyandırdı ve oldukça fazla haber yapıldı.
Bu olay, birçok bilim kurgu filmine ilham kaynağı oldu ve uzaylı kaçırılmasının prototipik örneği haline geldi.
Barney, 1969 yılında 46 yaşında yaşamını yitirdi. Betty ise 2004 yılına kadar yaşadı ve hayatı boyunca daha birçok UFO karşılaşması anlattı.
Şüpheciler, Betty’nin kaçırılma hikayesini her seferinde farklı bir şekilde anlattığını belirtti.