Romanya’nın en sert ve sıradışı diktatörlerinden biri olan Nicolae Ceaușescu, 9 Aralık 1967’de başkanlık koltuğuna oturdu.
Ayakkabıcı bir ailenin eğitimsiz oğlu olan Ceaușescu, Doğu Avrupa’daki Komünist Parti içinde stratejik ittifaklar kurarak ve rakiplerini acımasızca ortadan kaldırarak iktidara yükseldi.
Başkan olduktan sonra, Romanya’nın Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden biri olduğuna dikkat çekerek yaşam standartlarını yükseltme sözü verdi.
Ceaușescu, Sovyetler Birliği’nin etkisinden çıkma isteğini dile getirerek, 1968’de Çekoslovakya’daki protestoları bastırma operasyonunu eleştirdi. Ancak, iktidar hırsıyla dolu eşi Elena’nın da etkisiyle demir bir yönetim kurdu.
Ülkede muhalefet, acımasız bir gizli polisle bastırılırken, Ceaușescu’nun dış borçları ödemek için gıda ihracatını artırması, halkın gıda sıkıntısı çekmesine neden oldu.
1970’lerde, ülkenin mali durumu kötüleşince, büyük inşaat projelerine yönelerek devasa yapılar inşa etmeye karar verdi. Bu projelerin en büyüğü, Bükreş’teki ihtişamlı Parlamento Sarayı oldu.
Bu yapı için 220,000 metrekare halı, 3,500 ton kristal ve bir milyon metreküp mermer kullanıldı. 1977’deki bir deprem, Bükreş’in alt şehir merkezinin büyük kısmını yerle bir edince, Ceaușescu bu dev projeye hız verdi.
40,000 kişinin zorla tahliye edildiği projede, 700 mimar ve 20,000 inşaat işçisi üç vardiya halinde çalıştı.
Ancak Ceaușescu, megalomanisinin anıtı haline gelen bu yapıyı tamamlamadan hayata veda etti. Aralık 1989’da, Parlamento Sarayı henüz tamamlanmamışken, Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Doğu Avrupa’da önemli bir siyasi değişim yaşandı.
Komünist rejimler sarsılırken, Ceaușescu da bu süreçten etkilenmedi. Gizli polisinin protestoları bastırma çabaları, güvenlik güçlerinin karşı tarafı seçmesine neden oldu.
Sonuç olarak, Nicolae ve Elena Ceaușescu, 25 Aralık 1989’da kurşuna dizilerek idam edildi.




